18 Ocak 2016 Pazartesi

CMK m.15 | Deniz, Hava ve Demiryolu Taşıtlarında İşlenen Suçlar


Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 12. maddesine göre yetki için ana kural, suçun işlendiği yer mahkemesidir. Ancak suçun işlendiği yer her zaman belirlenemiyor. Suçun işlendiği yer belirlenemiyorsa kanunun saydığı istisna hallerden biri olan deniz, hava ve demiryolu taşıtlarında ve bu taşıtlarla işlenen suçlarda yetki kuralını inceleyeceğiz:

f.1 Suç, Türk bayrağını taşıma yetkisine sahip olan bir gemide veya böyle bir taşıt Türkiye dışında iken işlenmişse, geminin ilk uğradığı Türk limanında veya bağlama limanında bulunan mahkeme yetkilidir.

Türk bayrağını taşıma yetkisine Türk gemileri sahiptir (TTK 823). Bağlama limanından kastedilen ise, geminin ait olduğu tüzel kişinin, ticaret siciline kayıtlı olduğu yerdir. Örneğin geminin kıç kısmında isminin altında yazan şehir, onun bağlama limanını gösterir. Böyle bir gemi Türk karasuları dışında iken bile gemide veya gemiyle suç işlenmişse, Türkiye'de uğradığı ilk limandaki ve bağlama limanındaki mahkemeler yetkilidir.

f.2 Türk bayrağını taşıma hakkına sahip olan hava taşıtları ile demiryolu taşıtları hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

f.3 Ülke içerisinde deniz, hava veya demiryolu taşıtlarında ya da bu taşıtlarla işlenen suçlarda, bunların ilk ulaştığı yer mahkemesi de yetkilidir.

Üçüncü fıkrada Türk bayrağı taşıma yetkisi dikkate alınmamıştır. Dolayısıyla ülke içerisinde gemi, uçak veya tren yolculuğunda suç işlenirse, taşıtın vardığı yer ve bağlama limanı olan yer mahkemesi yetkilidir.

f.4 Çevreyi kirletme suçu, yabancı bayrağı taşıyan bir gemi tarafından Türk kara suları dışında işlendiği takdirde, suçun işlendiği yere en yakın veya geminin Türkiye'de ilk uğradığı limanın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

Madde gerekçesinde; Türk karasuları dışında işlenen çevreyi kirletme suçunun etkisinin Türk karasularında görülmesi halinde, suçun işlendiği yere yakınlığına göre mahkemelerden işe ilk el koyan mahkemenin yer bakımından yetkili olacağı belirtilmiştir.

20 Aralık 2014 Cumartesi

Zilyetliğin Kazanılması


Zilyetlik; Aslen ve Devren olmak üzere iki şekilde kazanılır.

Aslen kazanma, eşyanın zilyetlik hukuki durumunun sadece kazanan kişinin iradesiyle kurulmasıdır. Önceki bir zilyedin iradesine ihtiyaç yoktur. Hayvan avlamak, balık tutmak, terk edilmiş bir eşya üzerinde fiili hakimiyet kurmak şeklinde gerçekleşebilir. Aslen kazanma hukuki niteliği itibariyla bir hukuki işlem değil, maddi fiildir. Bu yüzden kişide ayırt etme gücünün bulunması yeterlidir. Bir şartı da, eşya üzerindeki fiili hakimiyetin herkes tarafından kolayca anlaşılabilir olmasıdır.

Devren kazanma, eşyanın önceki zilyedin zilyetliğine dayanılarak ve genelde rızasıyla kazanılmasıdır. Önceki zilyet ya zilyetliğini tamamen kaybeder ya da yeni zilyetle birlikte dereceli zilyetlik kurarlar.

Zilyetlik devren, teslimle ve teslimsiz kazanılabilir. Teslimle kazanma ise "Hazırlar Arasında" ve "Hazır Olmayanlar Arasında" başlıklarıyla ikiye ayrılır. Tabii ki "Hazırlar Arasında" başlığı da başlıklara ayrılacak:

Zilyetliğin Hazırlar Arasında Teslimle Kazanılması

a) Maddi Teslim
 Doğrudan doğruya malın kendisinin yeni zilyede teslim edilmesidir. Bir tasarruf işlemi değil, maddi fiildir. Çünkü tek başına mülkiyeti geçiremez.
 Zilyetliğin devrine sebep oluşturan hukuki işlemin geçersiz olması zilyetliğin devrini geçersiz kılmaz. Sebebinden bağımsızdır.

b) Araçların Teslimi
 Eşya üzerinde hakimiyet kurulmasını sağlayan bir aracın teslimi suretiyle zilyetliğin devredilmesidir. Bir otomobilin anahtarını teslim etmek gibi bir kasanın şifresini vermek de bu başlığa dahildir.

c) Fiili Hakimiyeti Sağladığı Varsayılan Anlaşma Yoluyla Teslim
 Mevcut bir anlaşma gereğince yeni zilyedin alabileceği ve üzerinde hakimiyet kurabileceği yere bırakılmasıdır. Bu kazanma çeşidinin 3 unsuru vardır. Şöyle ki; "devredenin zilyet olması", anlaşma", "eşyanın fiili hakimiyet kurulabilecek bir yere bırakılması".
Örnek olarak bir evin önüne bir yük odunun bırakılmasını gösterebiliriz. Zilyetliğin bu yolla kazanılması anlaşmanın geçerliliğine bağlıdır. Anlaşma geçersizse zilyetlik bu yolla kazanılmaz. Diğer kişi fiili hakimiyet sağlarsa zilyetliği aslen kazanmış olur.


Zilyetliğin Hazır Olmayanlar Arasında Teslimle Kazanılması

Hazır olmayanlar arasında zilyetliğin devren kazanılması, şeyin zilyetlik kazanacak olana veya temsilcisine teslim edilmesiyle birlikte gerçekleşir. Temsilciye yapılan teslim kendiliğinden zilyetliğin teslim olunana geçmesini sağlayacaktır.

Zilyetliğin Teslimsiz Kazanılması

a) Kısa Elden Teslim
 Bir eşyayı fer'i zilyet sıfatıyla elinde tutmakta olan kişinin asli zilyetle arasındaki bir anlaşmaya dayanarak asli zilyetliği de kazanmasıdır. Kiracının malı satın alması örnek gösterilebilir.
 Anlaşma geçersiz ise zilyetliğin devri de geçersizdir.

b) Hükmen Teslim
 Zilyetliği geçiren kişinin özel bir sebebe dayanarak fer'i zilyet olarak kalması ve sadece asli zilyetliği devretmesidir. Bir kişinin malik sıfatıyla oturduğu evini satıp, aynı evde kiracı olarak oturmaya devam etmesi buna örnektir.
 Hükmen teslim için anlaşma geçerli olmalı ve özel bir sebebin olması gerekir. Özel sebep, intifa veya sükna hakkı gibi bir sınırlı ayni hak, ya da kira, ariyet, eser, vedia gibi bir alacak hakkı olabilir. Bu özel sebep de geçerli olmalıdır.


c) Zilyetliğin Havalesi
 Asli zilyedin zilyetliğini aralarındaki bir anlaşma gereğince fer'i zilyet dışındaki bir üçüncü kişiye devretmesidir. Dolayısıyla zilyetliğin havalesi dereceli zilyetlik ilişkisinde mümkündür. Örnek olarak, A'nın kamyonunu B'ye kiralaması durumunda A asli zilyet, B ise fer'i zilyettir. A kamyonunu C'ye satmak istediği taktirde, aralarında anlaşarak bundan böyle onun asli zilyet olacağını kararlaştırmaları zilyetliğin devri açısından yeterlidir.
 Zilyetliğin havalesinin geçerli olabilmesi için havale anlaşmasının ve bu anlaşmaya temel oluşturan hukuki işlemin geçerli olması lazımdır.
 Asli zilyetliğin bir başkasına havale edilebilmesi için fer'i zilyedin muvafakatı gerekmez ise de, havalenin ona karşı etkili olabilmesi havale anlaşmasının ihbar edilmesine bağlıdır.
 İhbar yapılmadığı takdirde zilyetliğin havalesi B'yi bağlamaz.

d) Eşyayı Temsil Eden Senetlerin Devri
 Eşyayı temsil eden senetler üzerinde yapılan tasarruf işlemleri doğrudan senetlerin temsil ettiği eşya üzerinde etki yaparlar. Emita senetleri; “makbuz senedi ve varant”, “taşıma senedi”, “konişmento” olmak üzere 3 tanedir.
 Makbuz senedi ve varant, umumi mağaza niteliğindeki antrepolar tarafından
düzenlenip eşya sahibine verilen senetlerdir. Makbuz senedi mülkiyet hakkını temsil eder,
varant ise eşyanın rehnedilmesini sağlar.
 Taşıma senedi, karayolu ile eşya taşımacılığında taşıyıcı tarafından düzenlenip
gönderene verilir.
 Konişmento, denizyolu taşımacılığında düzenlenir.

e) Miras
 Miras ile zilyetliğin kazanılmasında fiili hakimiyet şart olmadığı gibi, zilyetlik iradesine de ihtiyaç yoktur. Mirasbırakanın ölümü ile mirasçılar kendiliğinden söz konusu malların zilyetliğini kazanırlar.
 Mirasçılar, miras bırakan ile aynı türde zilyetliğe sahip olurlar. Miras bırakan, kötü niyetli zilyet ise bu zilyetlik mirasçılara geçmez.

30 Nisan 2013 Salı

Nişanlanmanın Butlan Halleri



 
Nişanlanma, bir medeni hukuk sözleşmesi olduğu için; sözleşmelerin butlanını gerektiren haller, nişanlanmanın da butlanı sonucunu doğururlar. Örneğin; tam ehliyetsizlik, hukuka ve ahlaka aykırılık, imkansızlık, kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine ve kişilikk haklarına aykırılık nişanlanmanın butlanını gerektiren hallerdendir.

 Aynı cinsten iki kişinin birbirleriyle nişanlanması “imkansızlık”, kesin hükümsüzlük sebebidir. Aralarında kesin evlenme engeli olanlar (iki kardeş, ebeveynler ve çocuklar, bir kimse ve amca-dayı/hala-teyzesi, evlat edinen ve evlatlığın nişanlanması) hukuka ve genel ahlaka aykırılık sebebiyle mutlak butlan yaptırımına tabidir. Aynı zamanda evlenmesinde tıbbi sakınca bulunan akıl hastaları ve evli olanlar da bu duruma dahildir.

 Muvazaalı nişanlanma da hükümsüzdür. Bir kadın ve bir erkek, asıl amaçları evlenmek olmadığı halde, örneğin gayri meşru yaşayışlarını başkalarının gözünde meşrulaştırmak için nişanlanırsa bu işlem muvazaa sebebiyle batıldır.

3 Şubat 2013 Pazar

Hukuka Bir de Bu Açıdan Bakın


 
 Hukuk derslerindeki teorik bilgi yığını, özellikle uzun süre ders çalışamayan arkadaşlar için bir hayli sıkıntı yaratıyor. Hepsi bir araya gelince altında ezilebileceğimiz kitaplardan oldukça sıkıldık. 'Hukuk Animasyonları' ile hukuka artık farklı açılardan yaklaşıyoruz.

7 Ocak 2013 Pazartesi

Borçlar Hukukunda İyiniyet


İyiniyet ilkesi, borçlar hukukunda da belli durumlarda uygulanır. İlk durum İradi temsildir. Temsil olunan temsil yetkisi verdiğini üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya kısmen sona erdirdiğini de bildirmek zorundadır. Bildirmezse, bu durumdan haberi olmayan iyiniyetli üçüncü kişilere karşı temsil yetkisinin geri alındığını veya daraltıldığını ileri süremez. Yetkisiz olan hukuki temsilcisinin bu sayede yaptığı hukuki işlemler temsil edileni bağlar. Bu durumdan sebep zarar gören 3.kişilerin zararlarını da tazmin etmek zorundadır.

Bir diğer durum ise sebepsiz zenginleşmedir. Sebepsiz zenginleşme; bir kimsenin malvarlığının, haklı bir sebep olmaksızın başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine fiilen artması veya azalmamasıdır. Böyle bir durumda, haksız olarak zenginleşen kişinin o miktarı fakirleşene iade etmesi gerekir. Bu iade sırasında zenginleşen kişinin iyiniyetli veya kötüniyetli olduğuna bakılır.

Sebepsiz zenginleşen kişi eğer iyiniyetliyse sorumlulukları daha hafiftir. İade talebinin yapıldığı anda elinde kalanı geri verir. Elinde bir şey kalmadıysa iade yükümlülüğü kalmamıştır. İyiniyetli kişi, iade ettiği şeye yaptığı zorunlu ve yararlı giderlerini isteyebilir. Ayrıca aslına zarar vermemek koşuluyla lüks masraflarını söküp alabilir. Eğer kötüniyetliyse talebi ilk hali ile karşılamak zorundadır. Masraflarını da alamaz. Sadece lüks masrafını söküp alabiliyorsa alır.

Son durum ise alacağın devridir (temliki). Alacaklı kişi, alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Bunun için borçludan izin almasına gerek yoktur. Devralan kişi yeni alacaklı sıfatını alır. Temlikin borçluya karşı etkili olması haberdar edilmesine bağlıdır. Aksi taktirde, temlikten habersiz olduğu için iyiniyetle önceki alacaklıya ödeme yapan borçlu borcundan kurtulur. Yeni alacaklı bir hak iddia edemez.