30 Nisan 2013 Salı

Nişanlanmanın Butlan Halleri



 
Nişanlanma, bir medeni hukuk sözleşmesi olduğu için; sözleşmelerin butlanını gerektiren haller, nişanlanmanın da butlanı sonucunu doğururlar. Örneğin; tam ehliyetsizlik, hukuka ve ahlaka aykırılık, imkansızlık, kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine ve kişilikk haklarına aykırılık nişanlanmanın butlanını gerektiren hallerdendir.

 Aynı cinsten iki kişinin birbirleriyle nişanlanması “imkansızlık”, kesin hükümsüzlük sebebidir. Aralarında kesin evlenme engeli olanlar (iki kardeş, ebeveynler ve çocuklar, bir kimse ve amca-dayı/hala-teyzesi, evlat edinen ve evlatlığın nişanlanması) hukuka ve genel ahlaka aykırılık sebebiyle mutlak butlan yaptırımına tabidir. Aynı zamanda evlenmesinde tıbbi sakınca bulunan akıl hastaları ve evli olanlar da bu duruma dahildir.

 Muvazaalı nişanlanma da hükümsüzdür. Bir kadın ve bir erkek, asıl amaçları evlenmek olmadığı halde, örneğin gayri meşru yaşayışlarını başkalarının gözünde meşrulaştırmak için nişanlanırsa bu işlem muvazaa sebebiyle batıldır.

3 Şubat 2013 Pazar

Hukuka Bir de Bu Açıdan Bakın


 
 Hukuk derslerindeki teorik bilgi yığını, özellikle uzun süre ders çalışamayan arkadaşlar için bir hayli sıkıntı yaratıyor. Hepsi bir araya gelince altında ezilebileceğimiz kitaplardan oldukça sıkıldık. 'Hukuk Animasyonları' ile hukuka artık farklı açılardan yaklaşıyoruz.

7 Ocak 2013 Pazartesi

Borçlar Hukukunda İyiniyet


İyiniyet ilkesi, borçlar hukukunda da belli durumlarda uygulanır. İlk durum İradi temsildir. Temsil olunan temsil yetkisi verdiğini üçüncü kişilere açıkça veya dolaylı biçimde bildirmişse, bu yetkiyi tamamen veya kısmen sona erdirdiğini de bildirmek zorundadır. Bildirmezse, bu durumdan haberi olmayan iyiniyetli üçüncü kişilere karşı temsil yetkisinin geri alındığını veya daraltıldığını ileri süremez. Yetkisiz olan hukuki temsilcisinin bu sayede yaptığı hukuki işlemler temsil edileni bağlar. Bu durumdan sebep zarar gören 3.kişilerin zararlarını da tazmin etmek zorundadır.

Bir diğer durum ise sebepsiz zenginleşmedir. Sebepsiz zenginleşme; bir kimsenin malvarlığının, haklı bir sebep olmaksızın başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine fiilen artması veya azalmamasıdır. Böyle bir durumda, haksız olarak zenginleşen kişinin o miktarı fakirleşene iade etmesi gerekir. Bu iade sırasında zenginleşen kişinin iyiniyetli veya kötüniyetli olduğuna bakılır.

Sebepsiz zenginleşen kişi eğer iyiniyetliyse sorumlulukları daha hafiftir. İade talebinin yapıldığı anda elinde kalanı geri verir. Elinde bir şey kalmadıysa iade yükümlülüğü kalmamıştır. İyiniyetli kişi, iade ettiği şeye yaptığı zorunlu ve yararlı giderlerini isteyebilir. Ayrıca aslına zarar vermemek koşuluyla lüks masraflarını söküp alabilir. Eğer kötüniyetliyse talebi ilk hali ile karşılamak zorundadır. Masraflarını da alamaz. Sadece lüks masrafını söküp alabiliyorsa alır.

Son durum ise alacağın devridir (temliki). Alacaklı kişi, alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Bunun için borçludan izin almasına gerek yoktur. Devralan kişi yeni alacaklı sıfatını alır. Temlikin borçluya karşı etkili olması haberdar edilmesine bağlıdır. Aksi taktirde, temlikten habersiz olduğu için iyiniyetle önceki alacaklıya ödeme yapan borçlu borcundan kurtulur. Yeni alacaklı bir hak iddia edemez.

4 Ocak 2013 Cuma

Demokraside Muhalefetin Önemi

 
Toplum; her ülkede, yönetenler ve yönetilenler olarak iki ana kümeye ayrılır. Her ülkede iktidarın olduğu gibi, muhalefetin de olması kaçınılmazdır. Bazı ülkelerde açık muhalefete izin verilmez. Bu ülkelerde muhalefet yer altında illegal olarak faaliyet gösterir. Demokraside ise muhalefet açık, meşru ve legaldir. Bu yüzden demokraside muhalefetin varlığı, iktidarın varlığından daha önemlidir.

 Barışa ve huzura dayalı bir demokratik rejimde muhalefetin var olmasının akli ve mantıki bir temeli de vardır. Her sistemde muhalefet kaçınılmaz olarak var olacaktır. Olması gereken; muhalefetle birlikte yaşamayı öğrenmektir. Demokrasi iktidarla muhalefetin birbirini yok etme amacı gütmeden ve yok edilme endişesi duymadan yaşayabileceği siyasi sistemdir. Fikir ayrılıkları, olgunlukla karşılandığı taktirde her zaman yararlı olur.

 İktidarın, muhalefeti yok ederek sadece çizilen yoldaki engelleri kaldırmak istemesi ülkeyi bir çıkmaza sürükler. Aykırı görüşleri tamamen ortadan kaldırıp, tek tip toplum yaratarak problemlerin çözüleceğine inanılır. Ancak bir sistemde muhalefetin olması kaçınılmazdır. Dolayısıyla her muhalif görüş yok edildiğinde farklı muhalefet merkezleri ortaya çıkar. Her birine karşı saldırgan bir tavır oluşturulur ve yok edilirse bu toplumun kendi kendini yok etmesine yol açar.

 Günümüzdeki iktidar-muhalefet ilişkisi bambaşka boyutlara taşındı. Çift taraflı yanlış davranışların yol açtığı zarar gittikçe büyümekte. İktidar, "muhalifleri nasıl bitirebilirim?"; muhalefet, "iktidarı nasıl yok edebilirim?" düşüncesinden öteye gidemiyor.